10 Temmuz 2015 Cuma

Bir dilek tut...

'' Bir dilek tut.''
'' Tuttum. En çok istediğim şey mutlu olmak. ''

Programını yapmış, güzelce giyinmiş hatta uzun zamandır giymediği topuklu papuçlarını da ayaklarına geçirivermişti.

Otobüse bindi akbili basıp arkalara doğru ilerlemek isterken: '' Akbilinizi kullanabilir miyim? '' diye soran gence akbilini uzatmıştı bile. Para almak istemedi. Genç çocuk ısrarla verdi. Onun da içi rahat etsin diye aldı parayı.  Böyle durumlarda para almak zoruna gidiyordu.

Kitabını açmış okurken '' Eyvah kız bayıldı tutun!'' diyen sese döndü. Tansiyonu düşen kız kendini koyvermiş ve pelte gibi yığılmıştı otobüsün orta yerine. Fırladı yerinden. Kızın bacaklarını uzattı başka bir yolcunun uzattığı kolonya ile genç kızın bileklerini ovdu.

İstanbul' da yaşayan fok balıklarını okurken '' güzel mi ? '' diye soran meraklı çekingen gözlerle karşılaştı.

'' Güzel'' dedi. '' Hem bilgileniyor, öğreniyorsunuz hemde akıcı , kısa notlar örneklerle güzel bir anlatımı var.

Fiyatını sordu kadın. 12Tl olan kitabın fiyatını söylediğinde kendisini düşündü. Önce kitabın arka kapağını okur, kitap hakkında ön fikre sahip olduktan sonra en alttaki fiyata kayardı gözleri. Bazen de istediği kitabın direkt fiyatına bakar pahalı ise vaz geçerdi. Çünkü o fiyata 2 kitap alabilirdi. Bir an üzülür gibi olsa da sahafları önerdi kadına ucuzdu orada kitaplar. Kendisi de oradan alırdı genellikle. Ama severdi yeni kitap kokusunu ve ferah kitapçılarda raflara göz gezdirmeyi vakit geçirmeyi.

Teşekkür eden kadına kitabın adını yazarak uzatmıştı bile.

'' İstanbul' da bir fil - Sunay Akın ''

Özel bir gün için elbise almak üzere çıktığı çarşıdan yine sahaflar ve kitapçıdan almış olduğu kitap poşetleri ile yola koyuldu. Sahile indiğinde güneş batmak üzereydi.

Sokak müzisyenlerini dinledi. Bir kaç kişiye gülümsedi. Mis gibi kokan ıhlamur ağacının yanından geçerken dayanamadı küçük bir dal çiçeğinden kopardı. Kokladı kokladı kokladı.

Seviyordu mis kokan çiçek kokularını. Kırmızı gülden Orkide den dünyanın en pahalı çiçeğinden daha güzeldi onun için. Çiçek dediğin kokmalı derdi her zaman.  

Sahilde kurulan standların birinin platformuna oturduğunda güneş Ayasofya'nın arkasindan güne veda ederken, saginda kürtçe şarkılar eşliğinde halay çekenler, solunda Kuzeyin oglundan sarkilar.Derken,   yabanci sözler le ellerindeki gitarlarını tingirdatan hippi tipli 2 genc ve akın akın sağdan sola, soldan sağa insan seli.

Aksam vapurlari Haydarpaşa' ya selam vererek geçerken , çığlıklarıyla eşlik eden martilar. Annesinin az ilerde verdiği taktiklere bakarak dansöz gibi kıvıran kırmızı etekli sarısın küçük kızın arkasındaki darbukanın ritmi. Elinde bir  mis kokulu ihlamur çiçeği,  kendi kendine gülümsüyordu genç kadın.

Mutluluğun yansımasıydı bu gülümseme. Evden çıktığı andan itibaren bir dokunuşun bir gülümseyişin küçük bir yardımın kendisinde meydana gelen duygu değişimlerinin yansımasıydı. Bu kadar basitti işte. Dilekler tutmaya adaklar adamaya gerek yoktu mutluluk için.

Dönüş otobüsüne bindiğinde yanında oturan genç kız
yediği bisküviyi ikram etmiş o da genç kıza elindeki ıhlamur çiçeğini uzatmıştı. İçinden '' bu, mutluluğun kokusu seninle olsun '' demişti.

Genç kız gülümsedi. Kokladı. Yol boyunca ıhlamur çiçeği hep burnuna yakın bir mesafede durmuştu. Belki de ilk kez bir ıhlamur çiçeği kokluyor ve ilk kez otobüste birinden çiçek alıyordu. Hoş bir koku, hoş bir anı kaldı yarınlara. Birilerinin yüreğine dokunabildiği bir  gün geride kalmıştı.


'' Bir dilek tut ''
'' Tuttum. ...  ''










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder